Mayıs başı yurt dışı tatili yapmak istemedik, deniz sezonunu erken açalım istedik. En sıcak deniz nerede olur düşündük ve Yavru Vatan Kıbrıs için biletlerimizi aldık. (Deniz sıcaklığını merak edenler Poseidon uygulamasını kullanabilir.) Orada okumuş ve yaşamış arkadaşlarımıza danıştık. Harika bir rota çıkardık. Bu yazımızda size yol göstersin aşağıya bırakıyoruz. Önerilerimizi dikkate almanız kıymetli çünkü ada çok büyük olduğu ve zamanın pek çoğu yolda geçtiği için seçimlerinizi doğru yapmanız gerekiyor. 🙂 Her zamanki gibi önce araç sonra konaklama hakkında bilgimizi verelim:
Araç kiralamak için öyle Budget, Avis, Enterprise gibi büyük markalar yok. Birkaç araç firması var, genelde ucuz araçlar eski. En son eski model araç kiraladığımda Saraybosna tatilimdeydim yanlış hatırlamıyorsam. Neyse, dağıtmayalım. Ayaz Rent A Car‘dan Hyundai i20 kiraladım ama fiyat değişmeden bana Ford Fiesta verdiler. Provizyon alınmadı. Depo boş geldi, kendim doldurdum. 4 gün için 1 depo yetti. Benim kabaca hesap ettiğim kilometre ise 650 ile 700 arasındaydı. Tek sıkıntısı araç biraz daha temiz olabilirdi ama genel anlamda memnun kaldım.
Kalacak yerde tabii ki AirBnB yapmaya devam ediyoruz: Ceaser Resort & Spa‘da bir oda kiraladık. Magosa ve Dipkarpaz arasında Yeni İskele diye belirtilen yerde 3 gecesine 1.221 TL ödedik. Oda gayet büyük, içindekiler yeterli ve temizdi. Gayet memnun kaldık. Lefkoşa’da kalmanızı önermeyiz ya Girne ya da Magosa’da kalabilirsiniz.
Magosa
Gazimağusa’da gezilecek ilk yer eski adıyla Kapalı Maraş. 2020’den bu yana Maraş artık halkın girişine açık. Belli yollar rotalarla açılmış, o rotalardan içerilere gidemiyorsunuz. Sadece buraları gezebiliyorsunuz. Giriş ücretsiz, yürüyerek ya da bisiklet kiralayarak gezilebiliyor. Tam bir hayalet şehir olan Maraş, o yılların nasıl olduğunu betimlemek için çok kıymetli. 70’lerde nasıl bir hayat yaşandığını gösteriyor. O zamanların adeta Akdeniz’in incisi olan bu yer şu an nasıl olurdu insan hayal etmeden duramıyor. İşte birkaç kare, bizim yerimize konuşsun.
İkinci durağımız ise; Magosa Sur içi. Burada pek çok kilise, daha sonra camiye çevrilmiş kilise ve birkaç tarihi yer var. Yemek veya bir şey içmek için meşhur Petek Pastahanesi‘ne uğrayabilirsiniz. Çok büyük bir farklılığı yok. Tekrar gitsek daha içerileri surlara yakın yerdeki Tatlı Hayat‘ı denerdik. Biz deneyemedik, siz denerseniz haber edin.
Lala Mustafa Paşa Camii Lala Mustafa Paşa Camii İçi St. Georgia Kilisesi St. Georgia Kilisesi
Sur içi’nde Namık Kemal‘in sürgünde kaldığı zindan (Venedik Sarayı kalıntılarının içinde), Lala Mustafa Paşa Camii, St. Peter ve St. Paul Kiliseleri, St. Georgia Kilisesi (harika fotoğraf veriyor) ve ek olarak surlara (hem deniz hem kara tarafındakiler) çıkıp manzarayı seyredebilirsiniz.
Surlardan Magosa, sağda Petek Pastahanesi
Denize girmek için iki güzel opsiyonunuz var. Biri Kapalı Maraş’ın hemen yanındaki Palm Beach, ikincisi ise Salamis yolundaki Glapsides Plajı. Biz Glapsides’i denedik. Deniz ve sahil harikaydı ama şansımıza o gün çok fazla rüzgâr vardı. O yüzden biraz güneşlenmekle yetindik.
Magosa’nın biraz dışında ise Rome: Total War oynayanların çok aşina olacağı Salamis Antik Kenti var. Oldukça büyük kentte amfitiyatro, şehir yolları ve birçok kalıntı halen mevcut. Sadece daha iyi bakılmış olmasını istedik ama bu bakımsızlık konusu tüm Kıbrıs için geçerli bir durum.
Salamis Antik Kenti Salamiz Amfitiyatrosu
15 dakika kadar uzağında ise St. Barnabas Arkeoloji ve İkon Müzesi var. Buraya da uğramanızı öneririz.
Magosa’daki ilk akşam yemeği Kemal’in Yeri‘nde denendi. Normalde rakı-balık yapmak için ideal mekan. Balıkları güzel, mezeleri eh diyelim. Fiyat/performans biraz daha iyi olabilirdi. Yine de hep dediğimiz gibi Kıbrıs yemek konusunda oldukça zayıf.
Girne
Bellapais Manastırı. Magosa’dan Girne’ye giderken yol üstünde demek isterdik ama pek yol üstü sayılmaz ama yine de gitmenizi öneririz. Tepelerde turistik bir köy. Manastır öyle güzel ki bahçesindeki restoranda düğün yapan bile vardı. Manzarası güzeldi.
Bellapais Manastırı Bellapais Manastırı Bellapais Manastırı ve Akdeniz Manzarası
Girne Kalesi ve Batık Gemi iç içe olan bir yer. Girne’de kesinlikle ilk sırada gidilmesi gereken bir yer. Bu arada Batık Gemi o kadar hüzünlü ve şaşırtıcı ki anlatmaya kelimeler yetmez. Şöyle ki; gemi pek çok yere uğrayıp Girne limanına girecekken 1 mil açıkta hava yüzünden batıyor. Günümüzde açığa çıkan batıktan şaraplar; zeytin, badem, üzüm çekirdekleri bulunmuş. Müzede bunları da görebiliyorsunuz. 4. yüzyıldan kalan çekirdekler. İnsan gerçekten hayret ediyor. Kalenin üzerine çıkıp manzarayı da izleyebilirsiniz. İçinde farklı farklı müzeler de barındırıyor.
Akşam yemeği için tavsiye üzerine Eziç Peanuts‘a çevriliyor. Harika bir tavsiyeymiş. Şeftali Kebabı ve limonlu tavuk yedik. İkisi de başarılıydı. Gün batımında giderseniz, deniz kenarında dalgaların hemen biraz üzerinden harika bir ambiyans yakalarsınız. Otoparkı var. Araçla gidebilirsiniz.
Niazi’s Restaurant: Aslında şeftali kebabını burada yiyin diyorlar ama biz Eziç Peanuts’tan sonra atladık. Yanından geçtik, güzel ve hoş bir mekana benziyordu. Oldukça da kalabalıktı. Denerseniz bize haber uçurun.
Lefkoşa
Kıbrıs’ta en gezilmemesi gereken yer Lefkoşa olabilir. Kötü olduğundan değil, çabuk bitiyor ve biraz soğuk.
Ledra Sınır Kapısı, Güney Kıbrıs ile Kuzey Kıbrıs arasında yaya geçişin yapıldığı bir sokak ama Güney’den Kuzey’e geçildiğinde sokakta sıra şekildeki mekanların saçma sapan aşırı yüksek sesli müzikleri karşılıyor olması hiç hoş bir görüntü değil. Bu kapının çevresinde çarşı var. İsterseniz oraları da gezebilirsiniz.
Selimiye Camii ise maalesef restorasyondaydı. İçini göremedik, dışında da restorasyon ve kapatmalardan pek bir şey anlayamadık. Bizim şansızlığımız.
Venedik Sütunu, yol üstünde park alanında görebileceğiniz bir sütun. Çok bir numarası yok.
Büyük Han ise Bursa’ya gelenler bu sahneye aşina olacaktır. Bildiğiniz Koza Han bu. İçinde ağacı az, kaktüsü bol bir han. Burada Sedirhan Cafe‘de kahvaltı ettik. Etmez olaydık omletimizin içinde hiç istemediğimiz şeylere rastladık. Karışık börek menüsü daha güvenli olacaktır ama en ölümcül günahlardan birini işlediler o yüzden tavsiye etmiyoruz: Çayı çok kötü! Hediyelik eşya almak için uğrayabilirsiniz. Biraz yakınında ise Kumarcılar Han da var.
Büyük Han Kumarcılar Han
Sınır Parkı, Ledra Sınır Kapısı’na çok da uzak olmayan bir park. Yeşil Hat ve UN Kuleleri’ni görebileceğiniz hatta bir kısmında Güney Kıbrıs tarafını izleyebileceğiniz bir bölüm var.
Barbarlık Müzesi de biz gittiğimizde restorasyondaydı. Bu sıralar açılmış olmalı ama gitmeden önce kontrol etmenizi tavsiye ederiz.
Zafer Burnu ve Altınkum Plajı ise Kıbrıs’ın bize göre saklı bir cenneti. Kaldığımız yerden 85 kilometre olmasına 1 saat 25 dakika sürüyor. Bunun sebebi son 30 kilometresinin çok çukurlu bir yol olmasından kaynaklanıyor. Oldukça yavaş geçmeniz gerekiyor ama sonu cennet! Yolun sonunda Apostolos Andreas Manastırı ve daha ilerisinde burunun ucuna ulaşıyorsunuz. Ayrıca Altınkum tarafına geçince milli park sahasına girmiş oluyorsunuz. Bolca meşhur eşek göreceksiniz hatta aracınıza yaklaşacaklar. Onlara dikkat edin ve fotoğraf çekilmeyi unutmayın. Buraya giderken yol üsten harika bir kahvaltıcı söyleyeceğiz: Yayla Yemek Evi. Çok misafirseverler, harika kahvaltı. Mutlaka ama mutlaka!
Altınkum Plajı için diyecek yok. Zaten kapak fotoğrafı ile yaptık. Bakir bir koy. Kimsecikler yok, tertemiz kumsal ve deniz. Öyle kalması için çabalayalım. #KamuSpotu
Apostolos Andreas Manastırı
Eksiklerimiz ise; Mavi Köşk, Mucizevi Türk Tankı, Karaoğlanoğlu Mezarlı, Beş Parmak Dağları’nda birkaç kale var oraları da değerlendirebilirsiniz ama vakit ister.
Kıbrıs için birkaç tüyo:
- Prizler farklı, genellikle mekanlarda veya otellerde bulunuyor ama buradan alıp götürebilirsiniz. Bu yüzden bir powerbank de baya iş görür. Şart değil ama hayat kolaylaştırır.
- Lemar adında market zinciri var, yol üstünde alışveriş için kullanabilirsiniz.
- Ercan Havalimanı’na indiğinizde hemen KKTC Turkcell var. Oradan paketli hatlardan alabilirsiniz. Buradan yurt dışına günlük açtığınızdan daha uyguna gelir. Örneğin; Vodafone günlük 70 TL gibi bir ücrete paketlerimi yurt dışında kullandırırken orada 20 GB’lık pakete 130 TL verdim.
- Türk Lirası kullanılıyor, Euro ya da Dolar almanıza hiç gerek yok.
- Ada olduğu için bir tık pahalı. Benzin de market de hemen hemen Türkiye ile aynı sadece alkol ve tütün ürünleri hariç!
- Hazır alkol ve tütün dedik. Ercan Havalimanı’nda pasaporttan çıktıktan sonra Duty Free’de fiyatlar inanılmaz uygun ayrıca alabileceğiniz hak/litre de fazla. Alkollerde 3 litre, sigaralarda 3 karton alabiliyorsunuz, evet, kişi başı. (Sigarada sadece şu HEETS adlı sigarada tek karton hakkınız var. O öyleymiş.)
- Pasaport dedik en önemli uyarıya geliyoruz. KKTC’ye pasaport ile giriş yapmayın kimlik ile giriş yapın. KKTC damgası olan pasaportların sonraki Yunanistan yolculuklar ya da vizeleri sıkıntılı olur. Ek olarak pasaport ile girerseniz Yurt Dışı Harç Pulu (150 TL) ödemek zorundasınız, kimlikte böyle bir zorunluluk yok.
- Türkiye’de pasaporttan çıkarken size damga basılan bir kağıt verecekler. Onu saklayın.
- Kıbrıs’ta hiç çevirmeye denk gelmedim ama alkollü kiralık araç kullanmak kesinlikle yasak. Bu arada her yerde radar var, ana yollar hariç genelde 65 ile gidiyorsunuz. Radar tabelası gördüğünüzde hemen yavaşlamanızı öneririm.
Fazla fazla gerekli gereksiz her şeyi işaretlediğimiz Google Maps listemizi de buraya bırakıyoruz, belki lazım olur.
Hoşça kalın!