Paris’te o kadar çok gezilecek görülecek yer var ki saymakla bitmez, her yeri gezeceğim derseniz en az 1 hafta kalmanız gerekir. Neyse ki 5 günde gayet makul bir şekilde şehirden ayrılabilirsiniz.
Eğer sanatsever bir insansanız, Paris sizin için vazgeçilmez bir lokasyon. Bu arada eğer çok müze gezecekseniz Paris Museum Pass almanızı öneririz, cebinizi korur. 2 (48€), 4 (62€) ve 6 (74€) günlük zaman dilimlerine göre satılıyor. Detaylı bilgiye bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Paris’te Mutlaka Gezilmesi Gereken Müzeler
Louvre Müzesi
Pek çok filme konu olan, girişindeki piramitleri ile meşhur; dünyanın sayılı, Paris’in bir numaralı müzesi. Rivayete göre her sanat eserini gezmesi aylar sürüyormuş. Tabii ki kimsenin o kadar vakti yok!
O yüzden çekik gözlü arkadaşlarımızın akıntısına kapılıp yarım günden biraz fazla olacak şekilde başta Mona Lisa olmak üzere en önemli tabloları ve heykelleri inceleyebilirsiniz. Müze, 3 ana binadan oluşuyor; diğer tarafa geçmek için gittiğiniz bölümü geri gelmeniz gerekiyor. Birleşim yerlerinde mola vermenizi tavsiye ederiz. Louvre’da en önemli eserlerden birkaçını aşağıda sıralıyorum, gerisi sizde!
- Mona Lisa – İnanılmaz bir kalabalık var, benim bu kadar fotoğrafım çekilse yüzüm eskirdi. Zavallı Mona. 🙁
- Liberty Leading the People, Fransız ressam Delacroix tarafından yapılan bu eser tüm dünyada Fransız Devrimi‘nin sembolü olarak kabul edilir. Ayrıca New York’da bulunan Özgürlük Anıtı’nın bu resimden ilham alındığını da biliyoruz. Biz biliyorsak siz de bilin.
- Antakya’dan Mozaikler; bir de tanıdık bir esere yer verip Louvre kısmını kapatıyorum. Gezmekle bitmeyen müze, yazmakla biter mi?
Dikkat: Müze, Salı günleri kapalı!
D’Orsay Müzesi
Fransızlar sanatı konumlandırmayı çok seviyorlar. Gürül gürül akan Sen Nehri’nin hemen yanı başındaki eski tren garını muntazam bir müzeye çevirmişler. Muntazam dememizin sebebi, müze büyük olmasının yanı sıra çok sistematik bir yapıya ve yönlendirmeye sahip. Birkaç saatte tamamını gezebilmenin yanı sıra akımlara göre sıralanışı ile sanat akımlar arasındaki farkı sanat ile içli-dışlı olmayan bir kişi bile kolayca ayırt edebilir hale geliyor.
Van Gogh Müzesi, Amsterdam’da olmasına karşın, Van Gogh’un en meşhur eserleri D’orsay’da. Haksızlık, değil mi? Amsterdam yazımızda bu konudan haksızlık olarak bahsedeceğiz ama Paris yazısındayız yani haksızlık değil 🙂 Seurat, Signac ve Cross’un eserleri de müzenin “yeni izlenimcilik” akımının bölümünde bulabilirsiniz. Bunun yanı sırsa Louvre’daki mozaikler gibi burada da tanıdık bir esere denk geliyorsunuz, Osman Hamdi Bey’den.
Rodin Müzesi
Auguste Rodin’in eserlerinin bulunduğu müzede ününün dünyayı kapsadığı “Düşünen Adam” heykelini görebilirsiniz.
Bunun yanı sıra “Cehennemin Kapısı”, “Öpüş” gibi eserleri de aynı yerde bulunuyor. Mutlaka gezilmeli.
Fransız Askeri Müzesi
“Paris’e geldik, top-tüfek mi göreceğiz yiha!” dediğinizi duyar gibiyiz. Hayır, burada Napolyon Bonaparte’a saygılarınızı sunacaksınız. Titreyeceksiniz! (sakiniz tamam.)
Eserlerin, anıt mezarların yanı sıra binanın iç ve dış mimarisi bile adeta gezmeye değecek şekilde tasarlanmış. Buranın girişini ise güvenlik görevlileri yerine asker kontrol ediyor. Ne kadar kıymetli olduğunu siz düşünün!
Zafer Takı
Eyfel Kulesi, Louvre’dan sonra tüm Paris seyahatinizi tamamlayacak üçüncü nokta burası! Tam 12 caddenin birleşim noktasında olan Zafer Takı, adeta Paris’in merkezi benim der gibi muzaffer bir şekilde duruyor. Yani gidip de görmezseniz “Paris’i gezdim” diyemezsiniz, buna biz izin veremeyiz.
Takın tepesine çıkmanızı ve Paris’in sistematik manzarasını izlemenizi öneririz. Champs Elysees ayaklarınızın altına kırmızı hali gibi serilsin. Şöyle de yazalım yabancılık çekmeyin: Şanzelize.
Buna ek olarak Zafer Takı’nın tam altında Meçhul Asker kısmı bulunuyor. Burada yanan alev 1923’den beri hiç sönmemiş. Hitler, Paris’e girdiğinde bile bu alev Fransızlar tarafından körüklenmeye devam etmiş. Çok kıskanılası bir umut sembolü aslında.
Pantheon
Roma’daki Pantheon’a daha önce gitmiştik ama oradaki bunun ancak küçük kardeşi olabilir. Daha heybetli ve büyük olan Pantheon’da freskler ve rölyefler yer alıyor. Biz böyle mimari mimari konuşuyoruz diye alınmıyorsunuz değil mi? Kabartma eserler ve resimlerden bahsediyoruz 🙂
Kubbesinden gelen ışık, o dev boşluğu dolduruyor. Heybeti karşısında oturarak incelemek zorunda kalmıştık!
Sainte Şapeli
Gotik bir yapı olan şapelde alt katlarda tipik bir kilise duruşu var. Üst kata çıktığınızdaysa vitraylar aklınızı alır bizden söylemesi.
Hristiyanlık için önemli anları 3-4 farklı bölümde anlatan vitrayların yüksekliği yaklaşık olarak 15 metreyi buluyor.
Conciergerie
Bir başka gotik mimari ile yapılmış yapı, daha doğrusu saray. Burası biraz Paris’in kötü tarafına şahit olmuş. Ünlü idamlar, işkenceler ile Paris’in kara kutusu diyebiliriz. Ne yalan söyleyelim, biz gittiğimizde kısmî restorasyondaydı o yüzden çok ilgi çekici gelmedi. Çok fazla zaman kaybetmeden çıktık. Siz yine de bir deneyin.
Kıssadan Hisse
Bu yazdığımız müzelerin hepsine Paris Museum Pass ile girebiliyorsunuz. İnternet sitesinde ve broşürde de görebileceğiniz gibi daha gidilebilecek çok müze var. Bunlardan biri Versay Müzesi olabilir ama şehirden biraz uzakta. Şehirden uzaklaşmaya vaktiniz varsa Paris Museum Pass ile şehrin dışındaki bazı şatoları da gezebilirsiniz, gezin de zaten. Biz göremedik, siz görün; sonra da bizimle paylaşın! Bakalım neyi kaçırmışız 🙁
Gezimizin müzeler haricindeki kısmı ise ikinci yazıyla sitede olacak. E bizi bekleyin 🙂