Avrupa seyahatı denildiğinde birçoklarının ilk tercihinde ismi geçen; Hollanda’nın başkenti Amsterdam!
Vondelpark
Kocaman bir huzur. Gidip, dinlenin, oturun, koşun, uyuyun. Ne isterseniz o!
Heineken Experience
Biraların şahı. -Şaka şaka.- Güzel bira yapılan her yer iyidir. Yalnız şunu açıkça söylemeliyiz ki adamlar gerçekten bu turu “Nasıl interaktif bir hale getiririz?” diye düşünmüşler ve uygulamışlar.
Üretim yerlerinden, Şampiyonlar Ligi köşesine kadar her şey düşünülmüş. Tadım etkinlikleri, soru-cevap bedava bira kazanma oyunları gibi yok-yok turda…
İnteraktif oyunlara mutlaka katılın, sonra orada çekilen fotoğraflarınız ya da kaydedilen videolarınızı e-posta adresinize yollayabiliyorsunuz. YAŞASIN DİJİTAL ÇAĞ!
Redlight District
Malum bölge… O çok merak edilen soruyu gidip sorduk. Az kalsın kapıyı suratıma da geçiriyorlardı ama cevabı aldık, sağlamasını yaptım: 50 Euro. Belediyenin kuralı ile tek fiyat politikası varmış. Evet, belediyenin. Enteresan memleket.
Bölgede aynı zamanda Coffee Shop’lar çok fazla. Coffee Shop’ların hepsine girebilirsiniz ama en meşhuru Bulldog. Şehrin hemen hemen yerinde bulabilirsiniz.
Bu arada Coffee-Shop’lara pasaportsuz asla giremezsiniz.
Rijksmuseum
En son bildiğimiz kadarıyla Hollanda’daki en büyük sanat ve tarih müzesi olarak geçiyordu. Önemli müzelerin de bulunduğu Museumplein bölgesinde yer alıyor. Rembrandt’ın bolca eserini görmek istiyorsanız, kaçırmamalısınız.
Van Gogh Museum
Van Gogh’un birçok eserinin bulunduğu müze, girişte bir La Sagrada Familia sırası olmasa da yine biraz bekliyorsunuz. Biz kışın gittiğimiz için çok “aman aman” bir sıra yoktu. Mutlaka gidin. Bizim gibi müzede vakit geçirmeyi seven biriyseniz kesin gidin.
Dam Square
Amsterdam’ın en meşhur meydanı, buraya yakın yerlerde yemek yiyebilir, alışveriş yapabilir, döviz bozdurabilirsiniz.
AMSTERDAM DIŞI
Evet, doğru duydunuz. Şehrin dışındaki kasabaları ve yerleşim yerlerini görmek için kendimizce ufak bir tur yaptık.
Tek bir otobüs bileti birkaç kasaba gezebiliyorsunuz, pahalı değil: Local Bus diye geçiyor, yaklaşık olarak 10 Euro olmalı. Gittiği kasabalar: Volendam –Marken – Edam – Monnickendam – Purmerend – Waterland. Biz sadece bold yazdıklarıma gittik.
Sessiz, sakin… Kahvenizi yudumlayın, etrafı seyredin.
Evler, evler, güzel evler.
Sokak aralarında böyle tabelalara denk gelebilirsiniz, korkmayın. Basmamak için dikkat edin yeter.
Gelelim her yazı sonunda yazdığımın hayat kurtaran maddeler:
- 7’den 70’e herkes şakır şakır İngilizce konuşuyor. “Anlaşamayacağım” derdiniz olmasın.
- Bisikletlilere çok dikkat edin, çarparsınız. Malum herkes uzun, olan size olur.
- Ulaşım kullanmanıza gerek yok. Her yer düz ve ulaşılabilir.
- Kışın gidecekseniz, mutlaka atkı, kapşon, içlik vesaire alın çünkü biz Şubat ayında gittiğimizde kar yoktu ama çok esiyordu. Bunun haricinde hiç sıkıntı çekmezsiniz.
- Anne Frank’ın Evi‘ne gitmedik. Çok sıra vardı. Siz gidin.
- Bu arada gece dönüyorsunuz, karnınız açıktı. Kokoreççi de yok. Küçük ATM gibi alanlar var. Para atıp sıcak hamburger, sandviç alabiliyorsunuz.