Yeni serimize hoş geldiniz! 🙂 Blogumuzun bu köşesinde sizin için yurt dışına yerleşmiş, bir süre orada yaşamış ya da halen yaşamakta olan kişilerin hikayelerini toplayacağız çünkü “Haydi kaçalım!“, “Yeni bir hayata adım atalım.” demek kolay ama konfor alanından çıkmak ve bu adımları atmak zor bazen elinizdeki bazen elinizde olmayanlar yüzünden…
Bunları başaran insanların deneyimlerini sizlere aktarıyoruz ki bir nebze olsun size fikir vermiş olalım. O zaman ilk konuğumuz ile başlıyoruz; şu an Macaristan’ın Szeged şehrinde yaşayan Murat Işık.
***
Merhaba Murat, öncelikle Szeged – Macaristan’da yaşamaya hazırlananlara hikâyelerinle ve deneyimlerinle yol gösterici olduğun için çok teşekkür ederiz. Hazırsan ilk soruyla başlıyoruz. 🙂
- Neden Szeged’de yaşayamaya karar verdin ya da seni buralara gönderen neydi? Hangi amaçla Macaristan’a gittin ve ne kadar süredir buradasın?
Böyle güzel bir oluşum yoluyla insanlarla deneyim paylaşma şansı verdiğiniz için ben teşekkür ederim. Sorunuza gelecek olursak; açıkçası daha önce lisans dönemindeyken Estonya/Tallinn’de yapmış olduğum 5 aylık Erasmus beni yurt dışında yaşamaya/eğitim almaya itmişti. Yeni diller öğrenmek, kendi kültüründen farklı bir ortamda gerçekleşen öğrenimler, özellikle genç olarak adlandırdığımız insanların geleceği açısında aşırı önem teşkil etmekte diye düşünüyorum. Ben de bu duygularla bu yolda ilerlemek adına Türkiye’de yüksek lisansa başlayıp ikinci yıl tekrar Erasmus Programı ile 1 seneliğine Szeged’e gittim. Yüksek lisansın ardından ise bir burs yardımıyla (Stipendium Hungaricum) doktoraya başladım ve eğitimimin 3. senesindeyim. Szeged’i seçmemin en önemli sebepleri arasında mütevazi bir öğrenci şehri olması, ekonomik olarak idare edilebilir ve eğitim açısından kendini kanıtlamış olmasıydı.
- Macaristan’a giderken oturma izni, çalışma izni, vize süreci nasıl ilerledi? Çok zor ya da yavaş işleyen şeyler mi, dikkat etmek gereken özel durumlar var mı?
İlk dikkatimi çeken şey, direkt 5 aylık bir Schengen Vizesi’ndense ülkeye tek seferlik girişe imkan sunan, girdikten sonra da 1 aylık sürenin ardından geçerliliğini yitiren özel vize almam gerektiği oldu. Ülkeye girdiğinizden sonra 1 ay içinde geçici oturma iznine gerekli belgelerle başvurmanız gerekiyor. Başvurunuzun ardından aldığınız geçici oturma izni Schengen Vizesi görevini üstleniyor; endişe edecek bir durum yok. Bu sebeple ilk girişte başka bir ülke üzerinden giriş yapmaya çalışmak ya da başvurduktan sonra kartınız elinize ulaşmadan (2 hafta sürüyor genelde) ülkeden ayrılmanız sorun yaratabilir. Öncelikle sanırım burada yaşayan herkesin hemfikir olduğu nokta, bürokrasinin çok ağır ve sancılı işlemesi. Dürüst olmak gerekirse bu tarz işlemler için en mantıklı olan, gereken her şeyi eksiksiz bir şekilde toplamak ve sabahın erken saatlerinde ilgili yere gidip sabırla beklemek. Fakat endişe edilecek bir durum yok, özellikle sıkıntı çıkarmaya çalışmıyor kimse.
- Vatandaşlık durumunu araştırdın mı?
Açıkçası çok fazla bilgim yok ama sadece evlilik yoluyla vatandaşlık alan bir hocamın aynı zamanda Macarca sınavına da tabi tutulduğunu anımsıyorum. Bu tarz şeyler yıldan yılda hızlıca değiştiği için en güncel bilgiyi öğrenmek için iletişim kurmak daha doğru olur diye düşünüyorum.
- Dil problemi oldu mu hiç? İngilizce tamam belki ama yerel dili bilmeden nasıl oluyor? Orta seviye İngilizcesi olan biri burada yapabilir mi?
Budapeşte için sorun olacağını sanmıyorum. Burada da, özellikle okula yakın yerlerde bulunan mekanlardaki insanların İngilizce seviyelerini yeterli buluyorum. Zaten gençlerin çoğu İngilizce ve Almanca’ya bir şekilde hakimler. Fakat biraz daha orta yaşlı insanlarla iletişim kurmanız gerekirse İngilizce’nizin yardımcı olacağını sanmıyorum. Bu tarz durumlar için çevrimdışı da çalışabilen bir sözlük iş görür diye düşünüyorum. Ben ilk senenin ardından Macarca öğrenmeye başladım ve şu anda insanlarla genelde Macarca ile iletişim kuruyorum ki özellikle orta yaşlıların çok hoşuna gidiyor. Öğrenmek isteyenler için dilin bir hayli zorlayıcı olduğunu ve belli bir seviyede konuşabilmenin uzun zaman aldığını söyleyebilirim.
- Yaşadığınız şehir Szeged nasıl? Artıları ve eksileri neler? İstanbul ile kıyasladın mı hiç, farkları ne? Buraya gelip yerleşmek isteyenlere bir notun olur mu?
Ben bu şehri eğitimim için bir basamak olarak görerek geldim. Öncelikle gerçekten küçük bir şehir Szeged, sanırım nüfus 160 bin civarında. İstanbul’dan ziyade daha çok Eskişehir’le benzerlik gösterdiğini düşünüyorum. Birçok ülkeden birçok farklı uzun ve kısa dönemler için gelen öğrenciler, bu küçük şehri eğlenceli bir yere çevirmiş. Özellikle havalar iyileştiğinde üst üste yapılan festivallerle kendinizi büyük şehirlerden izole fakat bir o kadar da büyük bir eğlencenin içinde bulabilirsiniz. Büyük şehir özlemi çekenler ise öğrenci indirimiyle beraber yaklaşık 2000 Forint (6-7 Euro) ödeyerek, 2 saat 20 dakika süren tren yolculuğunu ya da ülkemizdeki BlaBlaCar’a benzer olan Oszkár ile aynı ücretle 1 buçuk saat süren yolculuk sonunda Budapeşte’ye ulaşabilirler. Budapeşte’de konaklamanın çok ucuz olduğunu hesaba kattığınızda, bu şekildeki çıkış yolları da küçük şehrin dezavantajlarını görmezden gelmenize yardımcı olabilir.
- Bu ülkedeki çalışma kültürü nasıl? Türkiye’den belirgin farklılıklar var mı?
Belirtilen saat dilimleri dışında ekstra çalıştıklarını görmek zor. Cumartesi günleri en bilindik süpermarketler akşam 5’e, Pazar ise 3’e kadar açıklar. Bizim ülkeye göre en büyük farklılık sanırım küçük bakkalların yerine nadiren bulunabilen tekel bayilerinin olması ve süpermarketlerin kesinlikle yetersiz sayıda olması olabilir. Bununla beraber marketteyken kasada sırada bekleyenler, bizim ülkemize göre sıranın bir hayli yavaş ilerlediğini görebilirler. Benzer yavaşlığı bazı restoranlarda da hissediyorum. Sanırım İstanbul gibi zamanın çok kıymetli kullanılması gereken bir şehirde yaşamış olanlar için bu durum önceleri çok rahatsız edici olabilir. Fakat nihayetinde zamanla siz de buna alışıyorsunuz. Bunun dışında belirgin olarak artılarıyla eksileriyle bir farktan söz etmek mümkün değil diye düşünüyorum.
- Gözlemlerine göre şehirde hangi endüstrilerde/sektörlerde iş imkânı çok? İş arayanlara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? İşi bulup mu buraya gelmek lazım yoksa gelince de şans var mı?
Buraya çalışmak için gelmek isteyenler için pek iyi haberlerim yok. Memurların akademisyenlerin veyahut diğer meslek gruplarından bir çok insanın hemen hemen benzer düşük ücretlerle çalıştığını söyleyebilirim. Kesin olmamakla beraber duyduğuma göre, Komünist rejimin ardından hükümet halkın çoğuna birer ikişer evler vermiş ve bu sayede Macarların çoğu, düşük ücretlerle çalışmalarına rağmen, kira ödemeyip bununla beraber kira ücreti aldıkları için yaşamlarını kolayca idame ettirebiliyorlar. Ama eğer yabancıysanız kira fiyatları sizi şaşırtabilir. Bu sebeple buraya dışarıdan gelip standart bir işte çalışarak ferah bir seviyede hayatınızı devam ettirmek zor görünüyor.
![](https://i1.wp.com/dunyaninbinbirhali.com/wp-content/uploads/2019/03/dunyanin-binbir-hali-macaristan-szeged-kilise-sehir.jpg?fit=720%2C540)
- Bir de her ülkenin yaşam tarzı değişiklik gösteriyor. Burada dikkatinizi çeken farklılıklar ne oldu? Günlük hayat nasıl akıyor? Türklere benzerlikler gösterdikleri şeyler var mı? Szeged’in bir parçası olmak nasıl bir duygu?
Göz göze geldiğiniz tanımadığınız insanların size selam vermesi ya da bir yerlere girerken ve çıkarken insanları selamlamak belki de unuttuğumuz güzel davranışlardan biri. Szeged’in ardından tekrar bu davranışı edindim diyebilirim. Bununla beraber klasikleşmiş olarak hep sözü edilen trafik kurallarına uyma durumu burada da geçerli. Avrupa’nın büyük şehirlerine nispeten düzenin çok daha ileri seviyede olduğunu söyleyebilirim. Kurallara uyma noktasındaki tek sıkıntı sanırım mantıklı da olsa hiçbir durumda buna bir yorum getirmeme veya eleştirmeme. Amacına iyi hizmet etmeyen bir kural varsa insanlar buna uymada ısrar ediyorlar gibi hissediyorum. Bu noktada da özellikle bizim insanlarımız tarafından pratik olmamakla suçlanıyorlar diyebilirim. Bundan ayrı olarak, eğlenmeyi çok sevdiklerini söylemek yanlış olmaz. Sanırım ekonomik durumu çok iyi olmayanların da eğlenmeye çalışması ve bunun mümkün olması en hoşuma giden noktalardan. Genel olarak kurallara aşırı uyma noktasıyla pozitif yönden fakat pratiklik ve samimiyet noktasında bazen negatif yönüyle ülkemizden ayrılıyorlar diye düşünüyorum.
![](https://i1.wp.com/dunyaninbinbirhali.com/wp-content/uploads/2019/03/dunyanin-binbir-hali-szeged-macaristan-yasama.jpg?fit=720%2C540)
- Szeged yaşamak için pahalı bir şehir mi? Günlük masraflar, sabit giderler nasıl?
Özellikle Budapeşte ile kıyaslarsak bence kesinlikle pahalı bir şehir değil. Yukarıda bahsettiğim konutlarla ilgili durumdan ötürü kira fiyatlarının, özellikle asgari ücretle kıyas ettiğimizde çok pahalı olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple bir noktada tek başınıza eve çıkmanın lüks sayıldığı bir ülke diyebilirim. Szeged’de kaldığım ev 2 odalı ve eşyalı bir ev. Kira, faturalar hariç 250 Euro. Sıkıntı ise fiyatının, tek odalı ve çok daha kötü bir lokasyonda bulunan çok eski bir evle en fazla 40-50 Euro fark ediyor olması. Bunun yanında etin, alkolün ve temel besin gıdalarının çok ucuz olduğunu söyleyebilirim. İkinci el giysi satmanın ve almanın bir kültür olması sebebiyle giyim de bir hayli ucuza geliyor. Bunun yanında dışarıda bir arkadaş buluşmasında içtiğiniz yediğiniz bir şey için kesinlikle standart bir Avrupa ülkesi ücreti ödemiyorsunuz.
- Taşınma süreci nasıl oluyor? Eşyalarınızı aldınız mı yoksa sıfırdan mı başladınız burada?
Sanırım burada eğer sıfır değilse eşyasız bir ev bulmak imkansız gibi bir şey. Bu sebeple temel ev eşyaları almakla kimse uğraşmıyor ve haliyle çoğu evdeki aletler de biraz eski. En klasik Macar karakteristiğinden bahsetmeyi unuttum; bir şey kırılana/bozulana/çürüyene kadar yenisiyle değiştirilmemeli. Bu israf düşmanlığı çoğu noktada takdir edilesi fakat bir takım noktalarda da rahatsız edici olduğunu söyleyebiliriz.
- Yaşamak için ideal ülke tanımı vardır ya bazı yerler için. Öyle bir ülke mi? Yani burada yaşamak ister miydin?
Bu bir hayli göreceli sanırım. Ben bazı noktalarda çoğu insanın burada seve seve yaşayacağını düşünüyorum. Bilhassa Budapeşte’de yapılacak onca etkinlik varken, bunu düşünmek yanlış olmaz. Ama yukarıda bahsettiğim bazı şeylerden rahatsız olanlar için Macaristan tabii ki bahsedilen ülke tanımına uymuyor.
- Hava nasıl mesela zorluk çektiğin mevsimler oluyor mu?
Çok sıcak bir ülke olduğunu söylemek zor. Ben özellikle Budapeşte’nin iklimini Ankara ve Eskişehir’e benzetiyorum. Szeged ise biraz daha sıcak ki ülkenin en çok Güneş alan şehri olması sebebiyle “The City of Sunshine” ismiyle anılıyor. Şahsen uzun süre Eskişehir’de yaşayan biri olarak hiçbir zorluk çekmedim.
- Türkiye’den başka ülkelere giden çoğu kişinin kanayan yarası olan bir soru. Mutfak nasıl? Memleket yemekleri aranıyor mu buralarda? Ya da burada en çok yemek yediğin mekânlar nereleri?
Önceleri bir çözüm üretemedim açıkçası. Evet, belki bazı ülkelere göre bize daha yakın bir mutfakları olduğunu iddaa edebiliriz. Fakat ben hem çeşitlilik, hem lezzet, hem de özellikle ulaşılabilirlik açısından Türkiye ile kesinlikle kıyas edemem. Yemeklerle fazla haşır neşir olmayan biri olarak geçirdiğim 4 yılın ardından evde kebap-künefe yapmaya başladığımı söylersem sanırım durumu daha iyi anlayabilirsiniz. İyisi mi sorunu siz kendiniz çözün.
- Güvenlik durumu nasıl?
Kesinlikle günün herhangi bir zamanında, herhangi bir noktasında endişe edilecek bir şehir değil. Budapeşte ise her metropolde olduğu gibi bu noktada küçük şehirlerden biraz ayrılsa da benzer şeyleri onun için de söyleyebiliriz.
![](https://i2.wp.com/dunyaninbinbirhali.com/wp-content/uploads/2019/03/IMG_20190330_114844_653.jpg?fit=720%2C540)
- Peki Szeged şehrine gelenlerin mutlaka yapması, görmesi gerekenler nelerdir? Burada yaşayan biri olarak lokal bir bilgin vardır artık. Bize önerilerde bulun biraz desek…
Buraya gelenlere öncelikle sizin Budapeşte ve Szeged yazılarınızı öneriyorum. 🙂 Bunun yanında Szeged’te yaşayan biri olarak festivalleri takip etmelerini öneriyorum kesinlikle. Özellikle Mayıs ayının son haftalarında gerçekleşen Şarap Festivali (Szegedi Borfesztivál) deneyimlenmesi gereken bir etkinlik. Bununla beraber internetten kolayca öğrenebilen simge yapıların dışında sizin yazılarınızda da yer alan yürüyüş bölgeleri anın keyfini çıkarmak isteyenler için birebir diye düşünüyorum.