Torino, Bursa’nın modern İtalyan versiyonu desek vallahi de yalan olmaz. Bu kadar benzerlik olur. Biz araba ile ulaştık ama siz Milano’dan trenle çok rahat bir şekilde Porta Nuova‘ya ulaşabilirsiniz. Şehrin ana tren istasyonu. İtalyancası ise “Yeni Kapı” Bizce yeterince açık olmuş. Bu arada bu istasyonun da mimarisine dikkat edersiniz. 😉 Hazırsanız, başlıyoruz.
Ulusal Sinema Müzesi
Dışı içinden daha ihtişamlı olduğu için içine girmedik. Zaten Torino’yu gören her yerden çıplak gözle seçilebilecek bir bina. (Yalan yok ilk başta kilise sanmıştık. :D) İçi de mükemmel gözüküyor, sırayı göze alanların yorumlarını buraya bekleriz.
Superga Bazilikası
Arabamız olduğu için sabahın ilk ışıkları ile tepeden Torino’yu görelim istedik ama o kadar sis vardı ki bazilikaya 20 metre yaklaşmadan devasa bazilikayı bile göremiyorduk.
Korkutucu… Film seti gibi… Mimarisi muhteşem.
Bu bazilikanın enfes manzarası olmasına rağmen kötü bir anısı var. Şöyle ki; 1949 yılında Torino F.C.‘yı taşıyan uçak, deniz seviyesinden yaklaşık 700 metre yüksekte olan Superga Bazilikası’na yaklaşık 180 kilometre hızla çarpıyor ve uçaktaki herkes yanarak can veriyor. Bu talihsiz olayın hatta Torino F.C. yerine Juventus’un parlamasına olanak sağladığı görüşleri de var. (Futbolseverler için gelsin bu bilgi.) Ancak Torino’nun iki takımında da en çok taraftar grubu Torino F.C.’ye ait. Fakir ama gururlu halkın takımı.
Torino Kraliyet Sarayı
İtalya’nın köklü ailelerinden birinin 16. yüzyılda inşa ettirdiği muazzam bir yapı. “İçine girmem.” derseniz hemen arka tarafında minik bir bahçe var. Orada takılabilirsiniz.
Roma Caddesi
Carlo Felice ve Castello meydanlarının yakınında olan Roma Caddesi şehrin en işlek yeri olarak biliniyor. Birçok büyük ünlü marka, kitapçı, dükkan, cafe, restoran, hediyelikçi… Hepsi burada. Alışveriş tutkunları için doğru adres.
San Carlo Meydanı
Torino’nun ünlü ve büyük meydanlarından biri. Aşağıdaki fotoğrafta fark ettiyseniz neredeyse iki aynı kilise var ama dış mimari tarzları farklı. Bunun amacı sınıf ayrılıklarına işaret ediyor. Şatafatlı olan soylular, sade olan ise işçiler. Ne tesadüf değil mi? Yüzyıllar geçiyor, pek bir şey değişmiyor. İçlerini girip ziyaret edebilirsiniz. Turistlere açık.

Monte dei Cappuccini
Bursa’daki Tophane Bölgesi gibi geldi. 1600’lü yıllarda inşa edilmiş rönesans tarzı bir kilise. Superga’dan sonra Torino ayaklarınızın altında olacak bir başka nokta. Po Nehri’nin karşı kıyısında yer alıyor.

Carignano Sarayı
Castello Meydanı’na oldukça yakın. Zaten yanından geçerken fark etmemeniz imkânsız. Bir süre Parlamento Binası olarak kullanılmış. Şimdi ise İtalya’nın Birleşmesi Müzesi (Risorgimento) olarak hizmet veriyor. Mimarisi dikkat çekiyor.
Gran Madre di Dio Kilisesi
Po Nehri kıyısındaki köprünün hemen karşısında. Bize Panteon’u anımsattı.

İçi de dışı gibi sade ama mutlaka görülmesi gereken yerlerden bu roman katolik kilisesi.

Gitmeniz gereken ek yerler ise; “Museo Dell Automobile” bizim vaktimiz kalmadı ama araba severler için cennet. 200’ü aşkın araba modeli olduğu söyleniyor. Diğer bir tanesi ise Juventus Allianz Stadyumu olabilir. Aslında maça denk gelseniz, süper olur. Belki Ronaldo’yu dünya gözü ile izlersiniz. Son olarak sıranın bitmediği bir de Antik Mısır Müzesi var. Buradaki sıranın gizemini çözemedik. Ne alaka Torino’da bu kadar sıra? 🙁
Avigliana
Mont Blanc‘a gitmek için altımızda araba vardı. Şehir merkezini gezdikten sonra “e biraz açılalım” dedik. Çok daha iyi oldu. Sisli ve puslu havada ilerlerken Avigliana Gölü’ne vardık. Dağlarda sisler geçiyorken, göl âdeta “Beni kartpostal gibi fotoğrafla” der gibiydi. Torino’da yarım saatlik mesafade bulunan komüne arabayla kolayca ulaşabilirsiniz.

Biz göl kenarında gezinti ile yetindik. Göl kenarında ufak bir kiliseleri var. Oradan da manzara oldukça güzel.
Barolo
Sonrasında başladık biraz güneye inmeye. İtalya’ya gelip bağlara gitmeden olmaz dediler. Torino’dan yaklaşık olarak 1 saat uzaklıkta olan ve Piedmont bölgesinin önemli şarap üretim merkezlerinden olan Barolo’ya geldik. Nebbiolo üzümünden üretilen ve komünün ismi ile üretilen bu üzüm suları İtalya’nın en iyi şaraplarından biri olarak biliniyormuş.

Barolo’nun merkezine araba girmek imkânsız, bu yüzden sizde diğer insanlar gibi komüne göre yukarıda kalan yol üstüne arabanızı bırakabilirsiniz.

Şehrin içinde pek güzel kafeler, restoranlar var. Zaten mimarisi ile sizi oldukça etkiliyor bu şirin komün. Kalenin içindeki şarap müzesine girdik. Kişi başı 8 euro’ydu ama bu fiyat biraz fazla. Girmezseniz pek bir şey kaçırmazsınız. 🙂

Bu arada Torino’da çalışmak ve yaşamak nasıl oluyor diyen takipçilerimizi bu yazımıza alalım. 1 yılı aşkın süredir orada çalışan mühendis arkadaşımız Gökhan, sizler için masraflarına kadar toparladı. Ayrıca oradaki günlük hayatı da kendilerinin Instagram sayfasından takip edebilirsiniz.