Kuzeyin Saklı Cenneti: Estonya

Estonya ile ilgili ilk yazımız olan “Büyük Tallinn Ansiklopedisi” başkent Tallinn’i ele alıyordu. Bu sefer biraz da ülkenin geri kalan kısmını gezelim istedik. 6 yıl sonra gerçekleştirdiğimiz gezide Tallinn’in değişen ve değişmeyen yanlarını ve ülkenin doğasını güzelleyeceğiz çünkü sonuna kadar hak ediyor.

İlk olarak kısa bir şekilde Tallinn ile başlıyoruz sonrasında doğadayız.

Her zaman yaptığımız gibi gezimizin rotasını da buraya bırakalım. Tallinn’den başlayıp saat yönünde döndük diyebiliriz.

Tallinn

Tallinn’de neredeyse hiçbir şey değişmemiş. Old Town zaten yüzyıllardır nasıl duruyorsa hâlâ aynı havasında. Bu sefer gittiğimizde daha önce rastlamadığımız bir başka güzelliği ile karşımızdaydı bu saklı cennet: Chritmas Market. Pek çok “En Güzel Christmas Market Listesi“nde kendine yer bulan Tallinn. Gerçekten büyüleyici. Marketin ortasında yer alan ağacın buraya getirilme ritüeli var. Şöyle ki ağaç buraya getirilmeden önce ağaçtan ve doğadan izin alınıyor. (Sembolik olarak tabii. :)) Eğer el işi, elma şarabı, tatlı ve benzeri şeylerin hastası iseniz bu marketi çok seveceksiniz, eminiz.

Ayrıca Christmas Market’e yukarıdan da bakabilirsiniz.

Bu arada 2013’te gittiğimiz ve âdeta yeller esen bir yerin ne kadar canlı olduğunu gördüğümüzde şaşırdık. Burası Telliskivi! Burası “Creative City” olarak adlandırılmış. Her tarafta çizimler, sanki tüm ajansların ve yaratıcı işlerin çıktığı bir yer olarak konumlandırılmış.

F-Hoone‘a 6 yıl öncede gitmiştik. Aynı güzelliği ile orada duruyor. Eski bir hangara benziyor. Burada yemek yiyip, kahve içebilirsiniz.

Bu arada kendi kolaları var. Biz Furger yedik. Tavsiye ederiz.

Aradan geçen 6 senede fiyat anlamında çok büyük değişiklikler olmamış şehirde. Yine de farkı görmek isteyen herkes için Tallinn’le ilgili tüm detaylar ilk Estonya yazımızda.

Estonya’nın Doğası

Viru Raba

Öncelikle şunu söyleyelim, Estonca “Raba” bataklık anlamına geliyor. Viru Raba ülkenin en fazla nüfuslu ve turistik şehrine yakın olduğu için insanların kolaylıkla araba ile ulaşabildiği bataklık. İyi ki de gitmişiz. Biz hariç 3-4 çifte ve bir 5-6 kişilik tur grubuna denk geldik. Tur rehberinden duyduğumuza göre burada ayı da görülmüş. (O da ilk duyduğunda inanmamış, fotoğrafı görünce inanmış.)

Yoldan ayrılmayın! 🙂

Viru Raba’nın iç kısımlarında minik bir kule var. Oraya kadar gitseniz yeterli olur diye düşünüyoruz. Hem güzel fotoğraflar için “drone etkisi” yakalamış olursunuz. 🙂

Drone değil, gözlem kulesi. 😉

Bu arada Viru Raba yakınlarında Konnu Suursoo‘da varmış. Yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta. Eston arkadaşımızın ilk tercihi olmakla beraber daha büyük ve daha sakin oluyormuş. (Yani Viru’da 15 kişi gördük, orada 1 kişiye denk gelirdik herhalde.) Bizim gibi kent çocukları için çoook sakinlik iyi değil! 😀

Kakerdaja Raba

Viru Raba’dan sonra Lahemaa National Park ve Konnu Suursoo‘ya gitmek istedik ama bataklılara ulaşmak için araba ile ormanın iç kısımlarına doğru epey bir yol gideceğimizi tahmin ederek vazgeçtik. Bizim vaktimiz kısıtlıydı. Belki siz bizim yerimize denersiniz.

Gelelim, Eston arkadaşımızın diğer güzel önerisine: Kakerdaja! Viru’ya göre daha güneyde kalan Kakerdaja Raba, Tartu yolculuğumuzda tam da yol üstünde kalıyordu. Bu yüzden bizim için ideal ve kolay bir seçim oldu.

DİKKAT! Kaygan zemin.

Bu arada bataklıklarda tahtalar üzerinden yürüyorsunuz. Estonya’nın soğuğunda bu tahtalar karla ve buzla kaplanıyor. Mümkün olduğunca kaymayan botlar ile gitmenizi öneririz. Her ne kadar batalıklar donsa da içine düşme ihtimaliniz var tabii.

Kakerdaja’ya varmak için ana yoldan çıkıp iç kısımlara doğru 2 aracın geçebildiği, bol çukurlu bir yoldan geçmek zorundasınız. Açıkça söylemek gerekirse yolun manzarası muazzam ama çukurlu olması baya bir yavaşlamanızı gerektiriyor. Tatil bu, acelemiz var ama o kadar da değil. Yaklaşık bir 15 dakikalık yoldan sonra park yerine ulaşıyorsunuz. 2-3 tane rota var burada. Kendinize uygun olanı seçersiniz. Bu arada tam Tallinn ile Tartu arasında kaldığı için çok fazla insana rastlamadık. Park etmiş 3-5 araçtık. (Yurt dışında araç kiralama ile ilgili yazımız gelecek. :))

Buranın yakınlarından geçerken bizim bakmaya fırsatımız olmayan Endla Bog‘a da uğrayabilirsiniz. Orası da Google Images’ta çok güzel görünüyor. 🙂

Saula Siniallikad

Tartu dönüş yolunda Tallinn’e yaklaşmışken uğradığımız bir park daha. Saula Siniallikad bataklıktan öte farklı bir havası var, film seti gibi. Burada asıl mevzu, bu su yolunun sonunda yer alan göletin daha önce hiç görmediğimiz bir yeşil tonunda olması. Sanırız, göletin dibindeki planktonlar bu coğrafyaya bağlı olarak iklim sayesinde de farklı bir boyuta ulaşmış. Oldukça enteresan. Otobanın kenarında bir park olduğu için uğrayabilirsiniz. Bu yere ulaşmanız arabadan sonra maksimum 15-20 dakikanızı alır.

Ateistler bunu açıklasın!

Ek olarak eğer vaktiniz varsa; Saaremaa adasına gitmenizi öneririz, orası çok daha güzel görünüyor. Bu sayede diğer Estonya şehirlerinden Parnu ve Haapsalu‘yu da gezmiş olursunuz.

Tartu

Tartu’ya vardığımızda akşam olmuştu. (Kısa bir not geçelim. Biz Aralık ortasında gittiğimiz için neredeyse en kısa günlerden birini yakalamış olduk. Güneş – tabii asla görünmüyor- 6 saat kadar aydınlık olmasını sağlayabiliyor. Bu yüzden gündüz gözü ile gezilecek yerleri iyi ayarlamanız gerekiyor.) Biz zaten Tartu’da Christmas Market’i görmek istiyorduk. Tartu’ya öğrenci şehri derlerdi de inanmazdık. Gerçekten öyle, öğrencilerin okuması için gereken her şart var ama eğlenmek için yok. Tartu’nun en hareketli günlerinden birini yakalamış olmamız da bizim şansımızdı tabii. 😀

Tartu’da gezilmesini önereceğimiz yerler ise; şehir merkezindeki meydan, Ulusal Müze, Karlova ve Supilinn‘deki caddeler ve Aparaaditehas adındaki endüstriyel bir hipster alanını da olabilir.

Estonya gezimiz bu kadardı. Sorularınız olursa, cevaplamaktan memnuniyet duyarız. Buradan bize yardımcı olan ve harikulade Estonya fotoğrafları çeken arkadaşımız Simo‘ya da teşekkür ederiz.

Scroll to Top