Biraz Deniz, Biraz Güneş, Çokça İnternet

Daha önce “Karatinada Neler Yaptık?” konulu bir yazımızda evde zamanı nasıl değerlendirdiğimizi sizinle paylaşmıştık. Şimdi post-karantina döneminde evden çıkmadan ve çıktığımızda temkinli olarak yaptıklarımızı paylaşacağız. Bu zorlu pandemi döneminde bu tip önerilerin çok kıymetli olduğunun farkındayız. Sizin de bize öneriniz olursa lütfen yorumlar kısmından paylaşın. 🙂

Çanakkale Şehitlik Gezisi

Malum Ağustos ayında bir Gökçeada kaçamağı yapmıştık. Sonra Çanakkale’ye bir kez daha yolumuz düştü. Düşmüşken Gelibolu Yarımadası’nı gezelim. Şehitlerimize saygımızı, minnetimizi sunalım istedik. Çok da güzel oldu. En az 3-4 defa ziyaret etmişizdir. Bu sefer pandemi sebebiyle baya sakindi. O yüzden eğer daha önce gezme fırsatınız olmadıysa havalar kötüleşmeden mutlaka uğrayın. Müzeler açık, az kişi var rahat rahat gezersiniz.

Bizim rotamız şöyleydi: Kilitbahir Kalesi > hemen yanındaki Namazgah Tabyası > yakınındaki Seyit Onbaşı Anıtı > Çanakkale Şehitlik Abidesi > başka vatanın evlatlarını da ziyaret ettik: Lone Pine (Avustralya) Anıtı > 57. Piyade Alayı Şehitliği > Conkbayırı ile bitirdik.

Dipnot koyalım: Seddülbahir Kalesi restorasyonda, orası kapalı. Anzak Koyu‘na giden yollar heyelan riski sebebiyle kapatılmıştı.

Saros Körfezi

Gelibolu üzerinden dönerken öğleden sonra birkaç saatlik vaktimiz vardı. Daha önceden araştırmamızı yapıp “Acaba?” dedik. “Acaba denize girecek sakin bir yer bulur muyuz bir pazar günü?” Bulduk! Gelibolu’dan çıkmaya yakın solunuzda kalan Güneyli Plajı. Biz ne olur ne olmaz Koruköy civarını da eklemiştik listeye, eğer Güneyli kötü çıkarsa diye… Gayet de iyiydi. Aşırı kalabalık değildi. Yirmişer liraya şezlong ve şemsiye kiralayıp denize atıldık. Koy oldukça sığ, açılırsanız insana denk gelmiyorsunuz. Dip dibe değilsiniz yani… Tavsiye ederiz. Koyun arkasında derme çatma bir duş var, bozuk para ile çalışıyor artık onunla idare edersiniz. Çok da lüks aramayın. 😀

Şehitlik Gezisi ve bu mini deniz macerasının Google Maps listesini de buraya bıraktık. Haydi, yine iyisiniz.

Seferihisar – Sığacık

COVID19 etrafımızı sarmışken pandemi dönemininde yeni hobi edinmenin baya bir şans olduğunu kabul ediyoruz. Arkadaşlarımızın desteklemesi ile Divefan Club ile İzmir Seferihisar‘a dalışa gittik. İlk defa dalış gerçekleştirecektik. Bu arada önden söyleyelim; bizimki eğitim değil, deneme dalışı idi. Bu tarz sporlarda deneme yapmak en mantıklısı. (Araya girip örnek vereceğim: İstanbul – Kalamış Marina’daki Alto Yelken‘de de deneme eğitimleri yapılıyor. Bu da aklımızda bakalım, başlarsak burada yine bahsederiz.)

Dalıştan bahsedecek olursak öncesinde “briefing” oluyor, sonrasında su üstünde nefes egzersizi ve son uyarılarla 15-20 dakikalık yolculuğa çıkıyorsunuz. Bu deneme dalışında, aşağıda ensenizde sürekli bir eğitmen oluyor. Bu dalışta kendinizin su altı rahatlığına bakarak ister devam edersiniz ister başka bir hobi edinirsiniz ama BİZ ÇOK SEVDİK. Eğitim almayı bile düşünüyoruz. Bakalım, bunlar nasip kısmet.

***

İstanbul içinde neler yaptık? Aslında park, bahçe gezmekten başka bir şey yapmadık desek yeri. En çok Maçka Parkı‘ndaydık. Caddebostan ve Moda çok iç içe, oralarda rahat edemedik. Bir de altımızda arabanın olduğu bir gün (keşke hep olsa!) Aydos Ormanı‘na kahvaltıya gittik. Göl kenarında masalar var ama oldukça kalabalık. Biz sakin bir piknik masasına yerleştik. Tek sorun mangal dumanı… Onun haricinde rahat rahat bir gün geçirebilirsiniz. Araç girişi yanlış hatırlamıyorsak 22 TL olması gerekiyor.

Ekrandan Gördüklerimiz

Dogs of Berlin

Polisiye severler buraya toplansın. Evet, biliyoruz. Çok geç kaldık izlemek için… Hem Al(a)mancı kültürünü izliyoruz hem Neo-Naziler var hem aksiyon hem karmaşa… Daha ne olsun.

Bir de Türk polis var. Hangisi olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek?

Our Planet

Akşam yemeği yerken ve yedikten sonra çay içerek izliyoruz. David Attenborough masal gibi anlatıyor, su gibi akıyor. Pandemi süresince dünyayı gezmeye devam ediyoruz. Bu arada bu muhteşem seslendirme sanatçısı Instagram’a giriş yaptı. Kendisini takibe alın deriz.

Unbelieveable

Netflix’te bir başka polisiye dizi. Bu sefer baş rollerde kadın ağırlıklı bir yapım var. Senaryo ve kurgu bize – o kadar bohem olmasa da – Jagten (Muhteşemdir.) gibi hissettirdi. Golden Globe adaylıkları var, o yüzden izlenebilir listemizde kendisine yer buluyor.

When They See Us

Son zamanlarda dünya üzerinde siyahi insanlara karşı artan nefret ve şiddet eylemlerinden dolayı 4 bölümlük bu mini diziye dikkat çekmek istedik. Bu film Central Park Beşlisi dosyasını ele alıyor. Oldukça sarsıcı. O zaman bu işin içinde Donald Trump bile var. 1 Mayıs 1989 yılında Daily News’a verdiği ilana bakın. Diziden sonra vakayı incelemenizi öneririz. YouTube’da da bolca kaynak var.

Black Lives Matter

Dark Season 3

Dark çok çizildi, hırpalandı, laf edildi ama sonunda gayet iyi toparlayarak bitirdiler. Öyle bir dizi düşünün ki her sezon başında “kim-kimdi, benim halam sensen, sen şunun amcasısın, sana baba diyebilir miyim?” soruları ile dolu kafalar izlenmeye çalışılıyordu. Her sezon olduğu gibi bu sezonun da sinematografisi çok iyiydi. Bizden sonra izleyecek olanlar tek bir solukta tüketebilecekler, en şanslı onlar. İzleyiniz.

Into The Night

İşimiz gereği havacılık ile iç içe olunca bu dizinin yükselişinden biz de nasibimizi aldık. Çok detaycı baktığımız için uçak teknik konularda komik olsa da senaryo, kurgu ve oyunculuk konularında gayet başarılı bulduk. Sürükleyici bir atmosferi var. Avrupa menşeili dizide bir de Ayaz adlı Türk karakteri var. Mevzu ise güneşi görmeden dünyanın etrafında dolanmaya çalışıyorlar, macera böyle başlıyor. Hani hafta sonu maratonu dediğimiz dizilerden, ikinci sezonu da geliyormuş. Buraya ilk sezonun fragmanını koyduk. Pandemi süresince uçağa binmeyi özleyenlere gelsin.

Arka Arkaya Gelen Paragraflar

Maalesef sokağa çıkma yasaklarında yakaladığımız okuma frekansı biraz daha fazla gezme ve diziye, filme vurmamız ile azaldı. Olsun yeni kitaplarla devam edeceğiz.

Gölgesizler

Hasan Ali Topbaş‘ın yazdığı oldukça farklı bir dile ve sürükleyici yapıya sahip roman. İlk 50-60 sayfada anlamlandıramıyorsunuz böyle Memento, Inceptionvari bir kurgusu var kolay anlatmak gerekirse. Son 100 sayfa bir yandan bitmesin bir yandan “Ne olacak artık, ne çıkacak?” diyerek geçiyor. Şaşırtıcı bir son sizi bekliyor. Filmi de çekilmiş kitaptan sonra izlemenizi kesinlikle öneriyoruz.

Madam Amati

Rita Ender, İzmir’de bulunan Beth-İsrael Sinagogu‘nda kemanlı bir kadının fotoğrafını görüyor, kim olduğu öğrenmek için bir yolculuğa çıkıp bu sanatçının hayatını öğrenmeye çalışıyor. Sarsıcı, iyi anılan güzel bir hayat ortaya çıkıyor. Daha fazla detay vermeden kitabı tavsiye ediyoruz. Resimlerle ve görüşlerle aydınlatılmış bir biyografi. Bu tarz kitapları seviyoruz, az bilinen ama yanından geçtiğimiz hayatlar… Buyurunuz efenim.

Şu an Doğu Yücel’den Kimdir Bu Mitat Kahraman? ve Mehmet Emin Katırcı’dan Kelime Köken kitaplarını okuyoruz. Fantastik, bilim kurgu sevememize rağmen Ursula K. Le Guin’den Dünyaya Orman Denir‘i okumaya çalıştık ama bize ağır geldi. Neden öyle oldu acaba?

Evet dostlar, biraz daha biriktip buraya paylaşırız. Unutmayın pandemi bitmedi. Şimdilik sağlıcakla kalın, kendinize çok dikkat edin çünkü rahmetli Ned Stark’ın da söylediği gibi…

“Winter is coming…”

Scroll to Top