Sürpriz bir tatil, bir gece Dedeağaç ziyareti. 24 saat yaşanan bir gün ama geri baktığımızda aklımızda kalan fıstık gibi bir Yunanistan anısı. Yine gelir miyiz? Geliriz, geleceğiz. Bu kısa yazıda Dedeağaç’a araçla nasıl gidileceği ve neler yapabileceğinizi anlatacağız. Beklentileri ve tahminleri aşacağız. Baştan söylemesi.
Her zamanki gibi önce konaklama konuşalım: 31 Doors Hotel‘de kaldık. Son dakika olduğu için bir tık tuzluydu ama temiz, ulaşımı kolay, çevrede araç park edecek sokak araları vardı. Resepsiyondakiler iyiydi. Tek sıkıntısı kapıların biraz ses geçirmesiydi.
En önemli mevzu ulaşım; ilk defa araç ile Türkiye’de Avrupa tatili yapmış olduk. Araç ile gitmeden yeşil sigorta adı verilen evrakı almanız gerekiyor. Allianz gibi şirketlerden yapabiliyorsunuz ama yeşil (gerçekten yeşil olan) kağıdı almanız gerekiyor. 15 günü 47 euro gibi bir ücreti var. Farklı zaman aralıkları için de ayrı ayrı ücretleri mevcut diye biliyoruz.
Amacımız aslında biraz gurme turuydu. Kahvaltı için özel bir şey yapmadık; şuraya gidip ne varsa ondan yedik.
Öğlen bir şeyler atıştırmak isterseniz, buraya gidebilirsiniz. Çok iyi deniz ürünleri var. Akşam Λούκουλος yemek yedik. İnanılmaz harika hızlı servis, leziz mezeler ve akılalmaz bir ucuzluk ile keyifle sofradan kalktık. 7 kişi 140 euro gibi bir meblağ ödedik. Komik.
Akşam için ise arkadaşımız taverna gibi bir yerde (Pico by Night) masa ayırttı. Masa ayırtmak için alkollü içki açtırmanız ya da belli bir yeme-içme taahhüt vermeniz gerekiyor. 12 gibi gittiğimiz mekanda inanılmaz profesyonel bir prodüksiyon var. 5’den fazla sanatçı sürekli yer değiştirerek yunanca şarkılar söylüyorlar. Söylediklerini anlamasak da seslerinin çok iyi olduğunu anlayabiliyoruz. Türkçe parçalarda söylüyorlar ama yunanca. Mekanda sürekli bir sirkülasyon var. Masalar geliyor, masalar kalkıyor ve hiç boş kalmıyor. Tabak kırmıyorlar, çiçek atıyorlar. Bu arada 7 kişi için burası da inanılmaz komik ücretler ama alınan hizmet harika.
Kavala’ya kadar gidemedik (en azından bu sefer) bu yüzden dönerken Kavala kurabiyesi almak için Salgamis Bakery‘ye uğradık. Gayet iyiydi.
Türkiye’ye dönerken Dedeağaç içinde üç yere uğramanız gerekiyor. Birincisi elektronik eşya almak isterseniz; buraya gelin ya da biz gitmedik ama Public‘de iyiymiş. Burayı biraz detaylandıracağım: Ben PS5 aldım, aslında hiç alasım yoktu ama inanılmaz ucuza geldi. 1 TB + 1 kol + dijital versiyon + kol şarj ünitesi 450 küsür euro idi ek olarak sınırda 50 euro tax free aldım. Alışveriş yaparken Türkçe bile bir hanım yardımcı oldu. Belgeleri hazırladı. Sınır kısmına gelelim; dönüşte uzun kuyruk oluyor ya eğer arabayı sırada ilerletecek biri varsa sınırda aldığınız ürünleri yanınıza alıp sınıra gidin, pasaportunuzla birlikte çünkü sınır kapısındaki tax free’de de sıra oluyor ve bir tık yavaş. Oradaki belgeleri onaylıyor, sonra. pasaportunuzla sınır polisinden geçtikten sonra duty free alanı oluyor orada kısa bir sıra oluyor. Nakit mi karta mı ödeme istediğinizi soruyor. Bu kadar.
İkincisi Jumbo, ismi gibi Jumbo. Burada her şey bulabileceğiniz, ev için alakalı alakasız ucuz her şey. Enteresan şeyler var. Yalnız dediğimiz gibi büyük 1-1 buçuk saat verebilirsiniz buraya. Üçüncüsü ise; en sona bırakmanızı önerdiğimiz Lidl, Migros gibi bir yer. Türkiye’ye götürmek istediğiniz yerel ürünler, yemekler ve benzeri şeyleri alabilirsiniz. Dönüş yolunuzda zaten, en sona bırakın ki bozulma olmasın.
1 gecelik Dedeağaç gezimiz bu kadar, siz daha fazla gezdi ve gördüyseniz yorumlara bekleriz. Yakın zamanda yeni bir Yunanistan gezimiz olacak hatta iki bile olabilir. Keza Türkiye’deki pahalılıktan ve kendi müesseselerimizin bizi kazıklamasından sıkıldık zira.
Haydi kalimera!