Thasos yani diğer bir ismi ile Taşoz. Bazılarınız bunu Türkiye’den kapı vizesi ile geçilebilen bir Yunan adası sanabilirsiniz. Hayır, buraya sadece Yunanistan’dan geçebiliyorsunuz. Aslında çok da yakın. İpsala Sınır Kapısı’nı geçtikten sonra Dedeağaç‘ı geçin, Kavala‘ya gelmeden solda. Neyse gevezelik etmeden başlıyoruz.
Ulaşımı arabayla yapıyorsunuz. (Bu arada adaya giden turlar var galiba, feribottaki Türklerden anladık ama turla ne kadar güzel olur? Bilemedik.) Arabanızla yola çıkmadan önce yanınızda olması gereken şeyler sıralı tam liste: Pasaport, Schengen Vizesi, yurt dışı çıkış harcı (Orada da alabiliyorsunuz – biz online ödedik.), arabanız için yeşil sigorta ya da yeşil kart. İsmini kağıdın yeşil olmasından alıyor. Sigortayı, sigorta şirketlerinden yaptırabiliyorsunuz ama o yeşil kağıt ile aldığınızdan emin olun lütfen. (Bu arada sınırda da yaptırabiliyormuşsunuz ama biz önden aldık. Sınırda böyle şeyler ile zaman kaybetmeyin.) 15 günlüğü 44 euro gibi bir şeydi. 3, 6 ay ya da 1 senelik de yaptırabiliyorsunuz. Bütçenize ve gitme sıklığınıza göre. Bu kadar. Sınır konusunu geçmeden önce bir önemli not daha: Instagram’da Trakya Sınır Kapıları hesabını takip ederek yoğunluklar hakkında bilgi alabilirsiniz.
Hazır araba konuşuyorken yolu da aradan çıkaralım: Benzinin litre fiyatı Yunanistan’da 2 euro civarında o sebeple Yunanistan’dan aldığınızda pahalı olacaktır, kurdan dolayı. Sınıra gelmeden depoyu tamamen doldurduğunuzda 3 gece, 4 gün için yetiyor. En azından bize yetti. Yaklaşık 680 kilometre yaptık. Dönüşte sınırdaki ilk benzinliğe kadar geldik. Tabii arabayı ekonomik kullanmalı ve gaza haddiden fazla basmamalısınız. Yollar rahat hatta bir o kadar sıkıcı diyebilirim. Trafik az, etrafta bir şey yok. Tuvalet ve tesis de neredeyse hiç yok, otobandan çıkıp yakınlardaki köy ve kasabalara girmeniz lazım. Biz yoldan hiç sapmadık. Feribota kadar yanılmıyorsam 3 tane otoban gişesine girdik: 1,60 – 1,80 ve 2,20 euro ödedik. Kart da geçiyor ama biz nakit verdik.
Feribot demişken gidiş ve dönüş yolunda asla Kavala feribotunu kullanmayın, pahalı ve gereksiz uzun. Gideceğiniz yer: Keramoti. Buradan farklı farklı feribot şirketleri var. Hangisi müsaitse ona binersiniz. Zaten çok sık sefer var. Bu sebeple önden rezervasyon yapmanıza gerek yok. İki kişi + araba 35 euro gibi bir ücreti var. 35 dakika kadar sürüyor.
Kalacak yere gelirsek A for Art Hotel adında konsept bir otelde kaldık. Yeri çok merkezi. Otopark için rezervasyon ile günlüğü 5 euroya yakında yer ayarlıyorlar ama isterseniz sokaklarda boş yer var. Otel temiz, kahvaltısı çok başarılıydı. Çalışanları yardımseverdi. Akşamları bahçesinde de oturabilirsiniz, dışarıdan akşam yemeği için gelinebiliyor hatta bazı akşamlar canlı müzik de oluyor. Kalacak yere 15.500 TL (euro cinsinden 440) küsür gibi bir şey ödedik.
Peki; Thasos denildiğinde akla neler gelir, neler yapılır? Önce güzel plajlarımız var. Dedeağaç kadar olmasa da fena olmayan bir gastronomi turu ve huzur.
Thasos Plajları
tele giriş saati 15.00 olduğu için feribottan iner inmez La Scala’ya gitmeyi planlamıştık ancak La Scala bize pek güzel gelmedi. Büyük ve lüks bir beach ama şezlong minderleri bize temiz gelmedi. Girip bakındığımızda bizimle ilgilenen de olmayınca çıkıp başka bir beach arayışına girdik. Google yorumlarına baka baka ilerlerken daha Arriba Beach’i bulduk. Sahilde kocaman bir ağacın altına konmuş şezlonglar… Sakin ve samimiydi. Giriş ve şezlong ücreti ödemedik, yiyip içtiğimizi ödedik. Şezlonglar da temizdi.
İkinci gün Psili Ammos Beach‘e gittik. Adanın neredeyse en güneyinde kalıyor diyebiliriz. Adanın batısından gidip doğusunda döndük. Yollar biraz virajlı ve dar ama tehlike yaratacak bir konu yok. 15 euro kişi başı harcamanız gerekiyor. Şezlongları rahat ve temiz. Denizi güzel ama gittiğimiz gün biraz da şansımıza hafif dalgalıydı. Yine de çok başarılı tam bir fiyat/performans yeri. Tek sıkıntısı duşlar biraz arkada, eğer önde oturuyorsanız yürümeniz gerekiyor.
Üçüncü gün iki durağımız var ilki Golden Beach‘de yer alan Cielo Beach Bar. Şezlong için iki kişi ödeme limiti 30 euro. Burası da çok güzel ancak şansızlık, aşırı dalgalıydı. Sonra baktık durulacak gibi değil. Önceki gün adanın etrafını dolaşırken yol kenarında durduğumuz ve tesadüfen keşfettiğimiz bir koy. Sadece bir çift vardı. Tesis yok, duş yok, tuvalet yok ama tedbirli gelirseniz kendinize küçük bir koy kapatmış oluyorsunuz. Yanımızda şemsiye olduğu için deneyelim dedik. Sadece önden şunu belirtmek gerekiyor, inişi ve çıkışı çok dik ve zor. Çocuklu ailelere ve yaşlılara önermeyiz. Kum değil, taşlık. Gölge pek yok. Biz gittiğimizde bir çift, bir aile ve sonra 4 kişilik bir arkadaş grubu geldi. Herkes bulabildiği gölgeye yerleşti. Denizin için de taşlık. Bazı taşlar keskin olabilir. Bastığınız yere dikkat edin, benim ufak biz çiziğim oldu mesela. Neyse aradığımız o dinginliği orada bulduk. Yeri tam olarak şurada.
Bizim gitmediklerimiz ama bilgimiz olanlar şöyle Paradise Beach iki kişi 50 euro istiyor. La Scala’da da 15 euro ama farklı kategoriler var. Gerilerde kalıyorsunuz La Scala’da, önler 25 euro falan. Meşhur taşlı ve mermer tozlu bembeyaz Marble Beach‘e gitmedik, arabayı baya zorluyormuş. Yol çok iyi değil, gittiğinizde 150 metre çok dar bir plaj ile karşılaşıyormuşsunuz. Dip dibe sevmeyiz.
Thasos Lezzet Rehberi
Aslında yalan söylemeyeceğim. Thasos bu konuda bir Dedeağaç değil ama yine de Ege’nin karşı kıyısında kazıklamalara ve porsiyonlara göre yine de bir tık önde. Deniz ürünleri lezzetli. Sadece Gyros’un ne kadar tırt olduğunu söylemem gerek. Tamam, yenir ve denenir. O akşam snack tadında devam edilir ama döner yiyen bir milleti kesmez.
İlk akşam Mylos Restaurant‘a gittik. Sürekli sirküle olan bir yer biz rezervasyon yaptırmadık ama yaptırmak iyi olabilir. Deniz ürünleri yedik. Çok muhteşem sayılmaz ama yine de iyiydi. İkinci akşam Souvlike‘de Gyros yedik ama servis baya kötüydü. Bir daha gitmem. Son akşam da bir arkadaşımızın önerisiyle Karas Restaurant‘a gittik. Türkçe menü ve Türkçe bilen çalışanlar var. Çok kalabalık. Canlı müzik var. Bizim servise bakan çok kötüydü. Yemekleri güzeldi.
Yemeği bırakıp dondurmaya geçelim. Bir denedik, ondan sonra bırakamadık. Bracciano Gelati. Zaten köşedeki kalabalıktan kaçırma ihtimaliniz yok. Farklı farklı dondurmalar denedik. Hepsi çok başarılıydı. Topu 2,5 euro. Baklavalı bile var. Biz denemedik ama baya da gidiyor. Enteresan millet.
Bunların haricinde Panagia köyüne gidip orayı gezdik. Küçük tatlı bir köy. Hediyelik alabileceğiniz güzel yerler var. Bir tane de kilise var.
BONUS: KAVALA
Dönüşte vaktimiz vardı. Erken feribota binip Keramoti’den Kavala’ya geçtik. 45 dakika falan sürüyor. Yukarıda da bahsettiğim gibi Kavala’ya feribot ile geçmek akıl kârı değil. Kavala’da limanda 6 saate kadar 2 euro olan otopark var. Gideceğiniz yerlere ve merkeze yakın. Oraya bırakabilirsiniz.
Kavala aslında çok küçük bir yer ama neden aradan çıkmasın. Old Town’ı var. İçinde kalesi var. Tepedeki kaleye çıkabilirsiniz. Cuzi bir ücreti var. Panoramik seviyorsanız çıkın ama bizim gibi güneşin alnında çıkmayın. Kalede cafe de var, orada soluklanabilirsiniz. Şehrin içinde su kemerleri var, onun çevresini ve meydanını gezebilir. Hediyelik eşya bakabilirsiniz.
Bizim için önemli tarafı ise Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın evi burada. (Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın tarihteki önemini bilmiyorsanız buraya alalım. Osmanlı için çok tatlı anıları yok esasen.) Biz girmedik ama etrafını gezdik. Kiliseye karşı heykelini gördük. Zaten yol üstüne Osmanlı esintilerin taş tabletlerde görebiliyorsunuz.
Son olarak Kavala Kurabiyesi. Türk Lirası da geçiyor. TL ödedik tabii. : ) Şuraya adresini bıraktım: Boulangerie Boutique by CHEF Konstandinos.
Umarım tatiliniz güzel geçer. Sizlerin önerisi olursa yorumlarda paylaşırsanız diğer okuyucularımıza faydası dokunsun.
Gittiğimiz gitmediğimiz tüm pinler ise her zamanki gibi Google Maps hesabımızda.
Sağlıcakla kalın.