Yeni Bi’ Başlangıç: San Francisco

Yeni Bi’ Başlangıç serimizin dördüncü yazısı ile karşınızdayız. Bir önceki yazımızda Gökhan’ın İtalya – Torino’daki macerasını dinlemiştik. Bu yazımızda ise 9 yıl önce sadece 3 aylığına Amerika macerasına atılan ve
San Francisco yani Pasifik Okyanusu kıyısında güneşi ile meşhur Amerikan şehrine yerleşen arkadaşımız Eylem’in deneyimleri var. Amerika’ya yerleşme, yerleştikten sonra hayat tecrübeleri, Türkiye ile farklar ve fırsatlar hakkında çok yararlı, güzel, can alıcı bilgileri bizlerle paylaştığı için teşekkürü bir borç biliriz. ☺

***

Merhaba Eylem, öncelikle Amerika’da yaşamaya hazırlananlara hikâyelerinle ve deneyimlerinle yol gösterici olduğun için teşekkür ederiz. Hazırsan ilk soruyla başlıyoruz.

  • Neden Amerika’da yaşamaya karar verdin ya da seni buralara gönderen neydi? Hangi amaçla Amerika’ya gittin ve ne kadar süredir buradasın?

Marmara İletişim’de Halkla İlişkiler ve Reklam Bölümü’nde okudum. Bölümün gereği iş bulmam için İngilizce bilmem gerekiyordu ve Türkiye’deki eğitimin yeterli olduğuna inancım kalmamıştı. Bu sebeple yoğun bir araştırma sürecine başladım ve Amerika’ya gitmeye karar verdim.

  • Amerika’ya giderken oturma izni, çalışma izni, vize süreci nasıl ilerledi? Çok zor ya da yavaş işleyen şeyler mi, dikkat etmek gereken özel durumlar var mı?

Ben gitmeden önce Taksim’de bir ajansla çalıştım. Amerika’da tanıdığım yoktu ve İngilizcem de başvuru sürecini tamamlamak için yeterli değildi. İşi bilen birileri ile çalışmanın daha doğru olacağını düşündüm. İlk olarak Aupair (çocuk bakıcısı) olmayı düşündüm ama yaş sınırı 25’ti ve ben 22 yaşındaydım. Bu yüzden öğrenci olarak başvuru yapmanın daha mantıklı olacağına karar verdik. Süreç yavaş işlemiyor ama ilk gidenler için işi bilen birileri ile çalışmanın daha mantıklı olduğunu düşünüyorum. Tek dikkat etmeniz gereken okul ve kalacak yer süresini kısa tutmak olabilir çünkü buraya gelince okul ve kaldığınız yerle anlaşmanız yoksa kısa sürede kendinize daha uygun yerler bulabilirsiniz.

  • Vatandaşlık durumunu araştırdın mı?

Ben buraya geldikten sonra İngilizce kursuna devam ettim uzun bir süre, sonrasında master için uygun okullar araştırdım ve özel bir okulda master yaptım. Sonrasında bir şirkette stajyer olarak çalıştım. (Bu kolay bir süreç olmadı. Her şeye saldırdım.) 5 aylık bir staj süresi sonunda beni full-time ise aldılar ve sponsor oldular. Böylece Green Card sürecim başlamış oldu. Bu uzun bir süreç ve sabır gerektiriyor. Şu an 10 yıllık Green Card’ım olduğu için 5 yıl burada çalışıp vergi ödeyen biri olarak vatandaşlığa başvurabiliyorum.

  • Dil problemi oldu mu hiç? Orta seviye İngilizcesi olan biri burada yapabilir mi?

Evet, oldu. Giriş seviyesinde İngilizce ile geldim ama 6 aylık bir süre sonunda kulak dolgunluğu denilen mevzu başladı. İnsanları anlamaya başladım. Anlamaya başladıktan sonra “tarzanca” kendimi anlatmaya çalışırken konuşmaya başladığımı fark ettim. Biz Türkiye’den gelen insanlar bu konuda oldukça zorlanıyoruz çünkü hata yapmaktan korkuyoruz. Burada insanlar yabancılara çok alışık ve sizi bir şekilde anlıyorlar. Gittiğiniz şehrin kıyı şehirleri olmasına dikkat edin. İç kesimler ırkçı tavırlar sergileyebiliyor.

San Francisco Sokakları…
  • San Francisco nasıl? Artıları ve eksileri neler? İstanbul ile kıyasladın mı hiç, farkları neler? Buraya gelip yerleşmek isteyenlere bir notun olur mu?

San Francisco, yokuşları ve köprüleri ile İstanbul’u andırıyor ama İstanbul gibi kaotik bir şehir değil. İçinde çok eski tarihi bina barındırmaması da negatif ama oldukça farklı bir mimarisi var. Evler çok eski ve genelde 3 veya 4 katlı. Bizim Taksim’deki Ermeni binalarının jumbo özelliğini burada da görebiliyoruz. Oldukça fazla evsiz insan var sokaklarda… Devlet buna müdahale etmiyor ya da çözüm getirmiyor. Şehrin bazı sokakları oldukça pis olabiliyorken bazı sokakları çok temiz. Böyle derin bir geçiş bir iki blok değiştirmenizle gerçekleştiğinde oldukça şaşırtıcı olabiliyor. San Francisco pahalı bir şehir. Türk nüfusu oldukça fazlalaşıyor. Bu bazen faydalı bazen de zararlı olabiliyor. İlk geldiğinizde kesinlikle bir yol gösteren olsun istiyorsunuz ve homesick denilen psikolojik bir durum içine girebiliyorsunuz, bu noktada Türklerin etrafınızda olması güzel olabiliyor ama mesafeyi koruyamazsanız ya da dengeyi kuramazsanız İngilizceniz olumsuz etkilenebiliyor.

  • Bu ülkedeki çalışma kültürü nasıl? Türkiye’den belirgin farklılıklar var mı?

Türkiye’de sadece staj yaptım çalışma fırsatım olmadı ama çevremden duyduğum kadarı ile Türkiye’deki bazı şirketlerde Amerika’daki çalışma hayatını benimsemeye başlamış. Bulunduğunuz sektöre göre muhakkak büyük farklılıklar vardır ama benim gibi reklam alanında olanlar için bu farklılıklar çok derin olmuyor sanırım. Burada insanlar olabildiğince profesyonel ve şirketler ırk farklılıkları, engelli hakları ve pozitif ayrımcılık konularına olabildiğince özen gösterip kendilerini sürekli geliştirmeye çalışıyorlar. Kadınların kendilerine güvenleri ise en çok ilgimi çeken konu sanırım. Bizim gibi kendini sürekli sakınmaya yönelik yetiştirilmiş ve susturulmuş kadınlar için burada kadınların çok güçlü yetiştirildiğini görmek bir burukluk yaratıyor tabii. Bunun dışında şirketler emeklilik, dış ve genel sigorta, paralı izin gibi birçok olanak sağlıyor. Küçük bir not: Green Cardınız yoksa high-tech dediğimiz şirketlerde iş bulmanız olanaksız.

  • Gözlemlerine göre San Francisco hangi endüstrilerde/sektörlerde öne çıkıyor ve iş imkânı çok? İş arayanlara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? İşi bulup mu buraya gelmek lazım yoksa gelince de şans var mı? Kesinlikle teknolojik alanlar.

Yazılım mühendisliği, reklam/pazarlama, UX (User Experience), data science, süreç yönetimi gibi alanlarda çok fazla alım yapılıyor. Bence okuldan çok işe nekadar hâkim olduğunuza bakıyorlar. Tabiiki üniversite mezunu olup olmadığınızı soruyorlar ama teknik bilginiz iyiyse ve İngilizce’ye hâkimseniz iş bulabileceğinize inanıyorum. Eğer çok zorlanıyorsanız paralı staj olanaklarını değerlendirin. Kendinizi sevdirirseniz eğer şirketler full-time olarak sizi işe alabiliyor.

  • Bir de her ülkenin yaşam tarzı değişiklik gösteriyor. Burada dikkatinizi çeken farklılıklar ne oldu? Günlük hayat nasıl akıyor? Türklere benzerlikler gösterdikleri şeyler var mı? Buranın bir parçası olmak nasıl bir duygu?

Genel olarak güler yüzlü ve kibarlar. Özellikle San Francisco her ırktan insanı barındırıyor ve çok fazla dil konuşuluyor. Bu yüzden daha önce de bahsettiğim gibi yabancılara çok alışıklar Amerikalılarla arkadaş olmak ve ortamlarına girmek için kültürlerine yatkın olmanız ve İngilizce hâkimiyeti önemli. Eğer bu söylediklerimde çok iyi değilseniz, sizinle ilişkileri çok öteye gidemiyor ve mesafeli oluyorlar. Türkler kadar sıcakkanlı değiller diyelim. ? Benzerlik göstermek biraz da ortak noktalarınızın ne kadar olduğuyla alakalı. Türkiye’de bile birbirimize çok benzemiyoruz aslında. Eğer ortak noktalarınız kesişiyorsa daha benzer hissediyorsunuz. Bu başka bir kültüre adaptasyonunuzla alakalı. Ben çok adapte olabildiğimi sanmıyorum. Bu yaşla beraber iyice zorlaşabiliyor.

  • San Francisco yaşamak için pahalı bir şehir mi? Günlük masraflar, sabit giderler nasıl?

Evet, oldukça pahalı. Ortalama olarak şehir içinde bir stüdyo bakıyorsanız 1000 ile 2000 dolar arası değişiyor. Sabit gelirde yaptığınız işe göre değişiyor. Reklam alanında orta büyüklükte bir şirkette yıllık 60 bin ile 80 bin arası para kazanıyorsunuz. Şirkette çalışmıyorsanız ve sigortanız yok ise sağlık oldukça tuzlu olabiliyor. Öğrenci olarak geliyorsanız sizi zorunlu öğrenci sigortası almaya zorluyorlar. Genel olarak şehir içinde herkes aynı apartmanda oda paylaşarak kira probleminin üstesinden geliyor. Otobüsler 3 dolar ve biletinizi 1 saat içinde istediğiniz kadar kullanabiliyorsunuz. Bunun dışında insanlar LYFT ve UBER gibi taksi servislerini kullanıyorlar.

  • Taşınma süreci nasıl oluyor? Eşyalarınızı aldınız mı yoksa sıfırdan mı başladınız burada?

İlk geldiğimde bir aylık bir yer ayarlamıştım. Amerikalı yaşlı bir kadının bir odasında kaldım. Kadın evinin odalarını öğrencilere kiralıyordu. Bana bu odayı buraya gelmek için işlemleri yapan şirket ayarlamıştı. Buraya geldikten bir ay sonra başka bir yer bulmak zorunda kaldım. Craigslist diye bir site aracılığıyla oda ya da ikinci el eşya bulabiliyorsunuz. Genelde taşındığım odalarda eşya vardı. Olmayan yerlerde de genelde yatak, sandalye masa gibi zaruri ihtiyaçlarımı karşılayacak eşyalar aldım. Eşyaya burada çok değer vermemeye başlıyorsunuz. Bazı büyük marketlerden bazı eşyaları da oldukça ucuza temin edebiliyorsunuz. Ross bunlardan bir tanesi. Çarşaf, yastık gibi birçok şeyi çok ucuza alabiliyorsunuz. Bir öğrenci bu tip şeyleri okuldaki kendi gibi burada geçimini oldukça minimum düzeyde sağlamaya çalışan insanlardan hemen öğrenebiliyor.

  • Yaşamak için ideal ülke tanımı vardır ya bazı yerler için. Öyle bir ülke mi? Yani burada yaşamak ister miydin?

Alım gücü çok yüksek bir ülke. Türkiye’de binemeyeceğiniz arabaları burada kullanabiliyorsunuz. Markete gidip arabayı doldurduğunuzda verdiğiniz para sizi Türkiye’ye kıyasla oldukça şaşırtabilir. Benim gibi şirkette çalışan insanlar genelde Amerikalıların sahip olduğu her şeye sahip olabiliyorlar. Ama ailenizden uzaktasınız. Herkes yaşlanıyor, çocuklar büyüyor ve siz bütün güzel şeyleri kaçırıyorsunuz. Burada ideallerinizin sizi ne kadar itelediği büyük bir etken bence. Hırslı mısınız? Cevap evetse burada kendinizi geliştirebilme imkânınız çok yüksek ama tembel bir tipseniz nerede olursanız olun şehir bunu değiştirmeyecektir. Yani her şey biraz sizin tartının neresine neyi koyduğunuzla alakalı. Ben üç aylığına gelmiştim ama 9 yıldır buradayım. Yaptığım hiçbir şey beni bir türlü tatmin etmedi, hep biraz daha fazlasını yapmak zorunda hissettim kendimi. Bukadar kasmaya gerek var mi? Bizim gibi gelecek korkusu ile büyüyen insanlar için maalesef bu bir içgüdü haline geliyor.

  • Hava nasıl mesela zorluk çektiğin mevsimler oluyor mu?

Dört mevsim kesinlikle yok. Kar yağmıyor ve çok çok soğuk olmuyor. Yazın da genelde İstanbul’un o nemli sıcak havası gibi değil de sürekli bir bahar havası yaşıyorsunuz. Gece dışarı çıktığınızda yanınıza hırka tarzı bir şeyler almanızda fayda var. Sabahları bazen çok yoğun sislede karşılaşabiliyorsunuz. Kışın sadece yağmur yağıyor.

  • Türkiye’den başka ülkelere giden çoğu kişinin kanayan yarası olan bir soru. Mutfak nasıl? Memleket yemekleri aranıyor mu buralarda? Ya da burada en çok yemek yediğin mekânlar nereleri?

Benim için çok sorun olmadı ama eğer sorun yaşıyorsanız genelde Türk restoranları bulmanız çok muhtemel. Helal yemek satan restoranlar da var. Restoranlara girip bunu özgürce sorabilirsiniz. Bunun dışında çok fazla mutfak ve keşfedilecek çok fazla şey var. Bence biraz kafa yapınızı değiştirip bazı şeyleri deneyin. Çok katı olmayın.

  • Güvenlik durumu nasıl?

Genel olarak bir problem yaşamıyoruz. Çok bariz bilinen bazı bölgeler var East Oakland gibi. Bu bölgelerde gece bulunmadığınız sürece bir şey yaşayacağınızı sanmıyorum. Kadın olarak kendimi oldukça güvende hissediyorum. Kimse size rahatsız edici bakışlar atmıyor. Bu büyük bir özgürlük.

  • Burada geçirdiğin süreyi düşünürsek alışkanlıklarında, sende ne gibi değişiklikler oldu? Burada yaşamanın sana getirileri ve senden götürüleri neler olabilir?

Hmm. Ben buraya geldiğimde 22 yaşındaydım, şimdi 30 yaşında genç bir kadınım. Böyle bir zaman dilimi nerede olursanız olun bazı şeyleri değiştirir sanırım. Başta özgürlüklerin getirdiği bazı dejenerasyonlar oluyor. Kendinizi kaybedip gençlik ateşi ile kendinizi keşfetmeye çalışabiliyorsunuz ama nereden geldiğinizi unutmamalısınız bence. Bunun dışında kesinlikle eğitim anlamında kendimi çok geliştirdim. Çok fazla şeyin üstesinden tek başıma gelmek zorunda kaldım. Kendimi bir okyanusa attım resmen. Pişman değilim. Bu beni çok güçlendirdi. Yine olsa yine yapardım. ? Çok fazla şey öğrendim.

  • Ne sıklıkla Türkiye’ye geliyorsun? Gelip döndüğün süreçte gözlemlerin neler?

İlk geldiğim yıl 3 sene dönememiştim Türkiye’ye, sonrasında her yıl bir kere gelme fırsatım oldu. Döndüğümdeki gözlemlerim çok iyi değildi. Ülke sanki 10 yıl geri gitmiş gibiydi. Herkes çok kaba ve somurtkandı. Kimse gülmüyordu. En çok dikkatimi çeken bu olmuştu sanırım. Şehir çok kalabalıktı. İstanbul’da doğup büyüyen biri olarak bu kalabalık bana o an çok fazla gelmişti ama buna alışmam bir haftamı almıştı. Özüme dönmem çok zor olmadı. Şu bir gerçek yabancı bir ülkeye ne kadar erken gelirseniz ülkeyi benimseyip kendinizi oralı gibi görme oranınız o kadar artıyor. Ben vatandaşlık bile alsam kendimi buralı hissedebileceğimi sanmıyorum.

  • Peki buraya gelenlerin mutlaka yapması, görmesi gerekenler nelerdir? Burada yaşayan biri olarak lokal bir bilgin vardır artık. Bize önerilerde bulun biraz desek…

San Francisco güzel bir şehir. Golden Gate, Twin Peaks, Lombard Street, Height and Ashbury (Hipilerin eski evi), Fisherman. Alcatraz gibi birçok önemli yer var. Bunun dışında sokaklarda gezip değişik mimari de çok güzel evler görebilirsiniz. Pasifik Okyanusuna kıyısı olan bir şehir. Çok güzel sahilleri var. Bunun dışında şehrin 4 saat uzağında Yosemite National Park’ta muhteşem bir doğa yolculuğuna çıkıp kışın iki saat araba yolculuğu ile kayak yapabileceğiniz Lake Thoe’ya gidebilirsiniz. Kayak yapmayı bilmiyorsanız çok ucuza ders alıp snowboarding veya kayak öğrenebilirsiniz. Şehrin içinde çok güzel tenis, basket ve spor alanları var.
Şehirdeki herkes genel olarak spor yapmayı çok seviyor eğer sizde seviyorsanız takın kulaklıkları sahil boyu Golden Gate Bridge’i izleyip koşun. İmkânlar çok fazla ve maddi anlamda çok daha uygun. Kendinizi değişik alanlarda geliştirebilirsiniz.

Scroll to Top